"Aldatan aldanır" demiş, Konfiçyus. İnsan sarrafı olan ve yalanı koklayan kişileri bile aldatmaya çalışmak, ancak deneyeni rezil eder. Aldatılmamak için biraz şüpheci olmak lazımdır aslında, ama paranoyakça değil tabiki. Hak etmeyenlerin de başına gelebilir aldanmak. Aslında, her an her şeye hazır olamamanın sonucu ve geriye dönüşün olmayacağı bir andır, aldanmak. ''Aldatılmış insan yoktur, güvenmiş insan vardır.'' diye bir söz duymuştum; kime, ne kadar güveneceğinizi kestirebilirseniz eğer pek bir problem de yaşamazsınız aslında. Ama bunun çok zor olduğu ortadadır tabiî ki, özellikle de günümüzde. Kimi zamanda kendine aldanmak değil midir, aldatılmak. Bazen de, güven duygusunu sarsan, insanı kendinden alan bir nevi tokat, bir şamar oluverir aldatılmak.
Aldatma kavramı, algılandığı zaman, müthiş bir hayal kırıklığı ile birlikte yalanlar içinde olduğunun farkına varmadır. Görünüşe kapılarak yanlış bir yargıya varmaktır aldanmak ve aldatan aslında ilk aldatılandır!
Yalana inanmak, kandırılmak ile aynı anlama gelmez mi? Söyledikleriyle sizi kandıran biri vardır ve söylediklerine inanırsınız yani aldanırsız. Güvendiğiniz ya da güvenmeyi istediğiniz kişi tarafından aldığınız yanlış ya da eksik bilgi yüzünden, olayı onun istediği gibi görme durumu değil midir aldatılmak. Tabi burada aldatılan kişinin aldatıldığını öğrendikten sonra kendini aptal, diğer kişiyi de dünyanın en kötü kişisi olarak görmesi durumu da vardır yani.
O kadar can acıtıcıdır ki aldatılmak, ancak bu ne ilk kez sizin başına gelmiştir, ne de siz aldatılanların sonuncususunuzdur. "Bu bir tecrübe kazancıdır" diye düşünür kişi belkide ve kalbindeki öfke ile yoluna devam eder. Aldatılmak aslında karşınızdakinin kendisini aldatmasıdır, aldanmasıdır. Sizi aptal yerine koymaya kalkan kişi, aslında verdiğiniz sonsuz değeri algılayacak durumda değildir ki. İşte o zaman her şey 'aldatmak'tan çıkar, her şey 'aldanmak' oluverir.
En üzücü olanı da, o kadar zaman boyunca kendinizi aldattığınızı yeni fark etmenizdir. Aslında karşıdaki insan değildirki suçlu. Kendi gerçeğini onunla yaşayan siz, en büyük ihaneti kendinize yapmışsınızdır, ta en başından beri ve kendinizi aldatmışsınızdır çok zamandır. Zordur ve insan ne kadar çabalarsa çabalasın, iyi şeyler düşünmesi mümkün değildir. Her zaman beterin beteri vardır diye düşünür sonra. Üzülür insan, mutlaka üzülür. Taş değildir ki bu kalp ve gerçekten güvendiyse karsısındakine, orta yerinden kırılıverir. Bütün vücudunu acıya ve sızıya boğar. Ama zamandır en iyi ilaç. Her şey geçer, yaralar sarılır. Güneş yeniden sizin için doğmaya başlar ve ne olursa olsun yaşamak güzeldir belkide.
Her ne kadar arabesk olsa da, ölenle ölünmez demiş eskiler. İnsan ölümleri yaşar, ölüp gidenlerin acısına bile alışır ve hayat yine devam eder. Nedir ki biri sizi aldatmış. Selametle deyip, uğurlamaktan başka seçenek var mıdır ki?
Bu konuyla ilgili hadislere bir bakalım:
Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
‘İnsanların kalbini çelmek için konuşma sanatını öğrenen kimsenin, Allah ne farzını ve ne de nafilesini kabul eder.’
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
‘Kişinin, kanıtsız ve dayanaksız söz söylemesi ne kötüdür.’
Ebû Kilâbe radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
‘Senin doğru söylediğine inanan bir adama yalan söylemen, en büyük hainliktir.’
Süfyan radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
‘Doğruluk iyiliğe götürür, iyilik cennete iletir. Kişi doğrulukta devam eder durur, sonunda, Allah katında "doğrucu" olarak yazılır. Yalan, azıp sapmaya iletir, azıp sapma ise, ateşe götürür. Kişi yalan söylemekte devam eder, sonunda, Allah katında "yalancı" olarak yazılır.’
İbn Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.
Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
‘İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.’
Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16.
‘Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez.)’
Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.
‘Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’
Tirmizî, İman, 12; Nesâî, İman, 8.
‘Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddık (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzab (çok yalancı) diye yazılır.’
Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.
‘(Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.’
Tirmizî, Birr, 58.
‘Her insan hata eder.
Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.’
Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.
‘Bizi aldatan bizden değildir.’
Müslim, İman, 164.
Şimdide ayetlerimize bir bakalım:
Bakara Suresinin 10. Ayetinde: ‘Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.’
Nisa Suresinin 120. Ayetinde: ‘Şeytan onlara (birçok) vaadde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor.’
Enfâl Suresinin 62, 63. Ayetinde: ‘Eğer seni aldatmak isterlerse, bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz o mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.’
Enfal Suresinin 62. Ayetinde: ‘Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakkak ki sana Allah yeter. Seni yardımıyla ve müminlerle güçlendirecek olan O'dur.’
A.K.