İnsan hayatı erteleme ve ertelediği şeylere bir daha kavuşamama üzerine kuruludur. Evet, insan hayatı kuruludur. Çalar saat gibi. Yemeye, içmeye, askere gitmeye, işe yetişmeye, para kazanmaya, kazandığını harcamaya ve ölmeye kuruludur. İnsanın nasıl bir biyolojik ritmi varsa, hayatın da bir toplumsal ritmi vardır. Dakika şaşmaz ve ritim bozulmaz.
Bir şeylere ulaşmak, belli bir yerlere gelmek için hayatın içindeki güzellikleri, heyecanları veya fırsatları kaçırarak, hayatı ıskalarız. Yaparken belki anlayamayız ve çoğu zaman da kendimize "ne yazık ki.." lerle itiraf ederiz. Genelde zamansız gelen ölüm haberleriyle, acı acı çalan gece telefonlarıyla hatırlarız hayatı ertelemeyi. Hayat, ertelemeye deyecek kadar güzel olsa da, hayatı ertelerken onun güzelliğinden haberdar mıyız? diye soralım kendimize.
Hayatı ertelemenin zararları konusunda yıllar sonra, ancak yıllar sonra anladım ki…Tren kaçmıştır artık. Ne kaçması ya, emekliye ayrılmıştır.
Eğer aşağıda sıralanmış alışkanlıklardan en az birine ya da bir kaçına sahipseniz, geçmiş olsun hayatınız boyu kolay kolay kurtulamayacağınız bir hastalığın pençesine düşmüşsünüz demektir:
’Erteleme hastalığı’
—Eğer yıllardır görmediğiniz arkadaşınız sizi her aradığında, tamam ben seni arıycam bugün yarın buluşuruz deyip, onu göremediğiniz yıllara yenisini ekliycek kadar zaman onu aramamazlık yapıyorsanız. Onu bir daha asla göremezsiniz, çünkü artık telefonlarınızı açmaz, herkesin de bir sabrı vardır.
—Elinizde fırsat varken nasılsa bugün gidebiliyorum bilmem nereye, dur haftaya giderim diyorsanız. Gidemezsiniz, çünkü onu da ertelersiniz, bir de bakarsınız fırsat mırsat kalmamıştır.
—Uykum geldi, ama dur biraz daha şunu yapayım ya da yok biraz daha sallanıyım diyorsanız, sonunda bunlar bir tek geceye özgü kalmaz, her gece bu hale gelirsiniz. Sonunda gelen uykularınızın yerini, kaçmış uykularınız alır.
Hayatı ertelemek, yaşanması gerekenleri sürekli bir kenara itmek, bazen de toplumun standartlarına uyma pahasına hayalleri, istekleri gerçekleştirememektir. İnsanoğlu üşengeç bir varlık olmasından ötürü, kendi ile ilgili bir takım reformlara imza atma konusunda yeterli kararlılık ve iradeyi gösteremeyip, yapmak istediklerini veya yapması gerekenleri sürekli ileri bir tarihe erteleyerek kendini avutur. Sonra da, zamanla yaşanmışlıklar karşısına geçip sorgular onu. Peki, yine eskiye dönmeyecek mi her şey... Unutulmaya yüz tutmuş her ne varsa hayata geçmeyecek mi en baştan...Sil baştan…Yine yürek ağlamayacak mı?... Kalp atışları çoğu zaman durmayacak mı?...Kimden kaçıyoruz ki?... Kendimizden mi?...Korkaklık mı, yoksa çılgınlık mı bizimkisi?...Demiycek miyiz?
Sonuç mu? Sonuç basit... Ne olursa olsun hayatı ertelemeden yaşa... Çünkü zaten o seni yeterince erteliyor...
A.K.
Yaşamı Ertelemek
Beni her ölüm etkiler
tanımasam bile üzülürüm
yitirilmiş ümitlere...
Hiç gerçekleşemeyecek ideallere...
Yaşanmamış sevgilere üzülürüm
bu yüzden korkarım yaşamı ertelemekten
ne yapılması, ne söylenmesi gerekiyorsa
söylenmeli, yapılmalı
seviyorsanız, sevdiğinizi bugün söyleyin
sevdanızı bugün yaşayın
işinizde yapılacak ne varsa bir an önce yapın
yarın çok geç olabilir
bir anda bitebilir her şey
yaşamak için acele edin bence
kısa yaşamışlıklar, yaşamamışlıklardan daha iyidir
geriye dönüp baktığınızda, keşkeler çoğunlukta olmasın
uzun vadeli hedefler için bile bugünden harekete geçmeli
yarınlar çok uzakta olabilir
daha okulda başlamıyor muyuz ertelemeye yaşamı
ilk hedef kolej, sonra üniversite
hep yarına yatırım bugünü sonra
yaşamamacasına
işe gireyim sonra...
Evleneyim sonra...
Çocuklar büyüsün sonra...
emekli olayım sonra....
sonra...
sonra...
sonra...
bir sürecin başında, ortasında yaşam her an sona erebilir
sonrası olmayabilir
fedakarlıklar güzel ama
unutmayalım (herkes kendi hayatını yaşar)
İnsanlar yaşadıkça yaşlandığını düşünür,
aslında insanlar yaşamadıkça yaşlanır...?
Sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
Behçet Necatigil