Bir yıl geçti yaşadığımız bu büyük trajedinin ardından koskoca bir yıl. Nasılda geçti bunca zaman. Daha ne yıllar geçecek belkide, bir bir ardısıra.
Yazamadım bir türlü hislerimi, yazacak hem vakit hemde kağıda dökecek kelimeleri bulamadım. Onlarsız geçen günleri tarif edemedim, edemiyorum da.
Söyleyebileceğim; yeri doldurulamaz boşluklar, tarif edilemez ıstıraplar ve geriye kalan umutsuz, neşesiz bir hayat beklentisi okadar.
Bir gün habersizce yol alıp gözümü kapatıp gidersem,
kalbimi dinlemeyip ayaklarımın götürdüğü yere yol alırsam,
geri dönmezsem ölmüşümdür, kayıp olmuşum sonsuzluğa,
kayıp olmuşumdur hayatta, ben benim yalanımda,
mutluluk umudumla adıyorum kendimi toprağa,
hiç bir şey var olmasın istiyorum!
Nefes alıp gözümü kapatıp açmamak istiyorum,
anlamsız hayata veda etmiyorum, çünkü gitmeyi ben istiyorum!
Zaten söylediğim Ölüm Türküsü, yaşarken toprak altında gibi bedenim
yanmasın artık bu kalbim dursun atmasın artik sonsuzluğa!
Kaybolmuşum dünyada, kayıp olmuşum yol alıyorum ve ben kenara çekiliyorum
zaten ÖLÜM TÜRKÜSÜNÜ söylüyorum!!
Yeni mekanlarda kimseyi kırmadan, üzmeden, kimseye bulaşmadan, karışmadan, sessiz sedasız, mutsuz ve yalnız günlerde yaşamak var sırada. Oysa kısa bir süre öncesine kadar kendime bir mutluluk kapısı araladığımı, herşeyin düzelebileceğini sanmıştım, bir ışık göründü sanmıştım benim için. Ne kadarda mutluydum kendimce. Yanılmışım, kendimi kandırmışım okadar. O ışık bana ait değildiki zaten, hiç olmamıştıki. Eski karamsarlığıma, yalnızlığıma döndüm yine.
Ama herşeye rağmen sabırla yaşamalı, hep ümitvar olup beklemeli ve iyi temennilerde bulunmalı değil mi? Deniyorum, denemeye çalışıyorum. Bakalım ne kadar başarılı olacağım tek başıma.