Çarşamba, Haziran 18, 2008

Perfect Human

KUSURSUZ OLMAK

Çin'de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna astığı
testilerle dereden su taşırmış evine… Bu testilerden
birinin yan kısmında çatlak varmış... Diğeri ise hiç kusursuz ve
çatlaksızmış ve her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun
tümünü taşır, ulaştırırmış eve… Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden
çatlak olanı eve yarım; diğeri ise dolu olarak varırmış. İki sene boyunca her gün bu
şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldururmuş, ama evine vardığında
sadece 1,5 testi su kalırmış... Tabi ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini
mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş. Fakat zavallı çatlak olan
kusurlu testi, çok utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve
ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş. İki yılın sonunda bir gün,
görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle
demiş:

'Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene kadar
akıp gidiyor..' Adam gülümseyerek dönmüş testiye; 'Göremedin mi? Yolun
senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu.
Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin
kusurunu, çatlaklığını biliyordum.. Senin tarafına çiçek tohumları ektim.. Ve
her gün o yolda ben su taşırken, sen onları suladın.. 2 senedir o güzel
çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum sayende. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın
olmasaydı, evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim' diye cevap vermiş.

Aslında her birimiz birer çatlak testiyiz. Her birimizin kendine has kusurları
vardır. Fakat sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır hayatlarımızı
ilginç yapan, mükâfatlandıran, renklendiren…

Etrafınızdaki herkesi oldukları gibi kabullenin.. Onlardaki kusurları
değil, içlerindeki güzellikleri görün...


Can Dündar


Kusursuzluk, biliyoruz ki sadece Allah’a mahsus olan bir durumdur. Ama yine de nedense, kendimizin mükemmel olduğunu düşünürüz hep. Sürekli kaçarız hata yapmaktan ve hiç hata yapmadığımızı düşünürüz. Ama zamanla bu mükemmellik işi, bizi yormaya başlar. Sonrada fark ederiz ki insanları kendimiz de dâhil, olduğu gibi kabul etmek daha kolay ve eğlencelidir. Hem böylesi hayal kırıklığı da yaşatmaz bize. Zaman geçtikçe, yapılan hatalara gülüp geçeriz belki. Aslında biliyoruz ki, ne kadar özen gösterirsek gösterelim, hiçbir yaratık tam anlamıyla kusursuz olamaz!!!

Doğuştan kendini kusursuz hissetmeye meyilli olan biz insanoğlu, sürekli bu ütopyanın peşinde koşar dururuz. Günlük hayatımızda yaptığımız birçok şey de kusursuzluğa ulaşmak için değil midir? Birçok rutin vasıta ile kendimizi kusursuz hale getirmeye çalışırız. Hatta bazımız mükemmeliyetçi kişiliğini son raddeye getirip, ruhsal hastalıklar ile cebelleşmeye başlar. Oysaki tüm bu çabalar boşunadır. Kendini veya yaptıklarını kusursuz hale getirmeye çalışan insanoğlu, kendini yaratan yüce Allah’a eş koşmuş sayılır. Bu nedenle de kişinin haddini bilmesi ve kusurlu olduğunu kabullenmesi, daha büyük sıkıntılardan korunması için yegâne yoldur.

Kusursuzluk bakan kişinin gözündedir kanımca. İnsan kusursuz görmek istediğini her zaman kusursuz görebilir. Bazen yıkılmış bir deniz feneri bile kusursuz gelebilir insana, bir yaralı sokak köpeği, kanadı kırık bir karga bile… Hayatı kusurlu görmek en kolayı belki de. Kusursuzluğa öyle anlamlar yüklemişiz ki, kusurları görmek en kolaymış gibi geliyor bize.

Hakikaten kusurunu görememek aslında o kusurdan daha büyük bir kusurdur:)) Ve kişi kusurunu görse zaten o kusur kusurluktan çıkar öyle değil mi?

Aslolan belkide koşulsuz sevebilmektir herşeyi. Bir bitki yetiştirmeniz bile, koşulsuz sevgi duymanız için bir fırsattır. Çünkü sevginin müthiş bir dönüştürücü gücü vardır bence.

Herkesi olduğu gibi kabullenebileceğimiz ve kusurlarıyla birlikte sevebileceğimiz, mümkün olduğunca az kusurlu günler diliyorum…

A.KÜÇÜK

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Bir gün yine Hz. Ömer [r.a], tebdil-i kıyafetle geceleri Medine sokaklarında geziyormuş. Bir evin yanından geçerken içeriden bir adamın şarkı söyleyerek eğlendiğini fark ediyor. Hemen evin duvarına tırmanarak:

—Ey Allah’ın düşmanı! Sen günah işleyeceksin, yaptığın bu isyanını örteceğini mi zannediyorsun? diye bağırıyor. Adam:

—Ey müminlerin emiri, dur, acele etme. Ben Allah’a karşı bir isyan etti isem, sen üç defa isyan ettin. Allahu Teala:

"Gizli kusurları araştırmayın? (Hucurât 49/12.) buyurduğu halde, sen gizlice ayıbımızı araştırdın.

"Evlere kapılarından giriniz" (Bakara 2/189.) diye emrettiği halde, sen duvara tırmandın.

"Ey inananlar! (Evlerinizden başka evlere) izin almadan, (seslenip) sahiplerine selam vermeden (başkalarının evlerine) girmeyin"(Nûr 24/27.)diye buyurduğu halde, sen izinsiz evime girdin, üstelik selam da vermedin, deyince,

Hz. Ömer hatasını anlayarak, özür diliyor ve her ikisi de af diledikten sonra, Hz. Ömer oradan ayrılıyor (Kandehlevî, Hayatu's-Sahabe, II, 405)

Adsız dedi ki...

Herkesi kusurlarıyla birlikte kabul etmek ne kadar erdemli.
Ve bu konuda Mevlana yüzyıllar öncesinden "Ne olursan ol gel" diye seslenmiş tüm insanlığa

"Eğer her günah işleyene sarhoşluk verilseydi. Dünyada ayık kimse bulunmazdı." Mevlana

Selamlar ve saygılar

Adsız dedi ki...

Ne büyük günahlar işler ve ne hoşgörülmez hatalar yaparız....
Ama hep en yakınlarımız,bizi en iyi tanıyanlar bağışlama güçleriyle anlarlar bizi.
''Neden?'' Diye sorarız onlara.
''Neden , ben bile kendimden nefret ederken sen beni anlayabiliyorsun? Hoşgörebiliyorsun?
Aldığımız cevap neredeyse hep aynıdır: Çünkü sen benim....
Çünkü benim ..... bunu böyle yapmak istememiştir.
Hep kapıları , gönülleri açıktır bize.
Acaba gerçekten inanan ve seven kimdir diye düşünmekten alamazsınız kendinizi....
Hoşgörü , fedakarlık , dostluk , iyi niyet, katlanma gücü, iman , itikat,bağışlama gücü, gerçekten sessiz kalmak ,gerçekten ALLAH yolunda olmak ?....
GERÇEKTEN!..
Acaba......

Adsız dedi ki...

okuduğun kitaptan guzel (şu hortumlu dunyada fil yalnız bir hay.dır)alıntılar yapmıssın hayata bakışın hep krık testiye bakıldığı gibi olur