Pazartesi, Ocak 05, 2009

Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi GAZZE

Yaşarken unutulan insanların şehrinde, insanlığın öldüğünü, insanların öldüğünü ve öldürüldüğünü bilmek ne acı...


Yeşil, yemyeşil bayırlardan tükene tükene
ümide yaklaştıkça sivrilen kahırları gösteren
düştükçe bayındır, yürüdükçe korkulu
kan be kan kıvrılan yolların sonu, son umudu
berrak gözyaşlarıyla yıkanmış tertemiz bir Gazze sabahı…
gecenin müminlere çaldığı sonatları bilirim
kelepçeli sabık bir hüzün tınlatır karanlığı
ve sonra korkunun tanıdık sözlere sığındığı sığınak
kederi öfkesine bastırıp sabrı tütünle bileyen bazı güzel adamlar
Gazze'de hep böyle bir sabahın rüyasındadırlar
kuşlarsa, inadına Gazze semalarını
toz tutmuş yüreklere doğru vururlar
ortak etmek içindir bulutları da
çığlıkları giyindiren, ölümleri giyindiren ve dahi öteki sevdaları da
kuşlar kılar müşterek, mahzenlerden yıldızlara dek uzanan ezanlara
ve çiçekler orada, inadına boy verir yüreklerin karaltısına
geçtim geçilmenin icbar olduğu yasları, ağıtları, geçtim bir çırpıda
durulacak zamanın olmadığını ben Gazze'den öğrendim ve geçtim
sabırla dolacağım an içindir benim sabırsızlığım
ve şükürle dolacağım an için şükrederim
geçen, eksilen ömre dönüp bakacak kadar vakit bulursam
Gazze'de bir çocuğu yalnızca bir dakika
anlasın, duysun, hissetsin diye dünya
ümitle dua ederim

ALPER GENCER'den


Hiç yorum yok: